keyif ve Istanbul

Salı

Garga'da pazar ...




Ocak . Yerküre konumu gereği , aslında Istanbul'da kış ; ama mevsim pek ılımlı hallerinde... Az buçuk sıkı giyinip güneşe nazır oturmak bile mümkün. Boğaz nasıl da cıvıl cıvıl ; kenarında, karşısında, yamacında , bucağında ... yani , bir yerlerinde kıvrılmamak adeta günah .

Garga . Arnavutköy'deki kazıklı yolun üstünde. Keyiflenmenin suyunu çıkatırcasına rahat minderli kanepeler , pazar gezmesine çıkmış bulutların altına serilmiş . "Üşürüm " diyenler için , kat kat sıcak mekan binanın içinde .
Renkler ve hatta pencereden süzülen gölgeler bile sımsıcak.


Kahvaltı tabağında peynir çeşitleri, şık sunumlu ... Domates , zeytinyağı yatağında.. Bal , reçel , zeytin ... Ekmek sepetinde çeşit çeşit sıcak ekmek ve hatta simit... Ortaya otlu omlet, menemen , göz yumurta ve hatta tost .

Gerçi biraz pahalı ... Neredeyse 40 ytl (kişibaşı) ve alt tarafı kahvaltı .

Ama arasıra keyfinizi de şımartmak lazım , öyle değil mi ...

yazanNino at 6.3.07 0 yorumlar

Bir kaç saatte yüzlerce yıllık ihtişam...



İlk göz ağrımız Picasso olmuştu . Hayatına giren kadınların , Picasso'nun gözündeki evrelerini izlemek bile eğlenceliydi hani... Zaten yamuk yumuk resmettiği figürler , aşkın solmaya yüz tutması ile iyice kaknem yaratıklara dönüşmekteydi mesela .

Derken Rodin çıkageldi . Heykel (hatta, genel olarak sanat) hakkında hiç bir uzmanlık görüşü veya duruşu olmayan bana, hiç tat vermedi kendisi doğrusu ... Daha ilk 15. dakikada "benim ruhuma göre hiç değil" dedirtti ve MüzedeChanga'ya yöneltti .

Cengiz Han ise yaktı , yıktı geçti ... Moğollar, Asya'yı yüzyıllarca nasıl yakıp yıktı ise aynen öyle ...



Emirgan'daki SSM'de Cengiz Han ve Mirasçıları sergisi . 8 Nisan'a dek mutlaka gidin, gezin , görün . Adımınızı attığınız ilk dakika itibarı ile büyüleneceksiniz, söz veriyorum . Hatta belki bir gün yetmeyecek tamamını özümsemeniz için, bir daha ziyaret edeceksiniz. O denli başarılı , o denli şaşırtıcı .



Siz gezerken ne yorumlar yapacaksınız bilmiyorum ama bizim duyduklarımız ve duyurduklarımız çok çeşni idi :
- Şimdi bu halı neredeyse 4000 senelik mi ? Yok canım !!!
- Gorbon Işıl'dan alınmış gibi şu seramikler? Hem nereden bilecekler 1200 yıllık olduklarını ? Paşabahçe'de var bunların benzerleri.
- Bu Moğollar'da da pek akıl yokmuş ; yaaa insan denize açılmaz mı !?
Canım , insan, bildiği işi yapmalı. Adamlar bozkırlara alışık , ne yapacaklar denizlerde !
- Zaten bence bir bölümü Bering'i geçmiş , Kızılderili olmuş .
- Bu kadar savaşan , yakıp yıkan bir milletten bu kadar ince sanat nasıl çıkmış ?
İnce kısmı Çinlilerden abi !
- Şu çivit mavisi seramiği çok sevdim ; resmini çekemiyorsan, kendisini çalacaksın artık benim için ; yok başka çare .
- Çok eşlilik var mıymış ?
- Porselende inci kabartılarını nasıl yapmışlar, Allahallah .
- Şimdiiii, Cengiz Han bizim neyimiz oluyor ?
- Peki , Selçuklular nereden ve ne zaman çıktılar ki ? Ayıp, o kadar tarih okuduk senelerce . Bari arayalım Emre'yi, araştırsın .
- Belim ağırdı .
- Hadi acıktım ...

Son ifadeler yüzünden tarihe ve sanata saygısızlıktan yargılanmamak mümkün değil ; ancak inanın , belinizin ağırmaması ve karnınızın acıkmaması da öyle . Serginin yarısını gezip, bir yemek veya bir kahve molası vermek ve sonrasında geri kalanını tamamlamak, belki de en hayırlısı ...

******

Biz, Hıncal Uluç'un yazısına kandık ; 50 metre ötede Kilis yemeklerinin tadına bakmaya gittik . Mekanın yeri güzel , ismi abartı (Kilisli Palace). Mönüden denediklerimiz içinde humus, Kilis peyniri ve fıstıklı kebap geçer not aldı; lahmacun özellikle sınıfta kaldı . Genel olarak yorumumuz: vasat . Fiyatlar ise ortalama 30 ytl/kişi . Bir daha gider miyiz ? Şüpheli .


Foto: Merve Saraç & bendenizden...

Not : Duyduklarımız ve duyurduklarımız bölümünde maalesef Merve'nin yorumları eksik ; inanın kıskançlık değil , RTÜK korkusu ...
yazanNino at 6.3.07 0 yorumlar